Dijital platformların yükselişi, yalnızca izleme alışkanlıklarımızı değil, aynı zamanda kültürel üretim biçimimizi de köklü biçimde dönüştürüyor.
Netflix, Disney+ ve Amazon Prime Video gibi küresel devlerin yanında BluTV, Exxen ve Gain gibi yerli girişimler Türkiye’de pazara girdi. BluTV’nin 2023’te Warner Bros. Discovery tarafından satın alınması ve 2025 itibarıyla “Max” markasıyla devam etmesi, dijital içerik piyasasının artık uluslararası sermaye ve rekabetin doğrudan etkisi altında olduğunu gösteriyor.
Ekonomik sebeplerin de etkisiyle televizyon kanalları özellikle yaz döneminde risk almayıp yeni yapımlar yerine Yeşilçam klasikleri ve dizilerin tekrar bölümlerine yönelirken, izleyici ise doğal olarak dijital platformları tercih etti. Ancak bu durum beraberinde yeni tartışmaları da getiriyor. Bir yandan bireysel özgürlük ve esneklik artarken, diğer yandan ortak izleme deneyiminin kaybı, toplumsal hafızanın parçalanmasına yol açıyor.
Dahası, platform ekonomisinin belirleyici hâle gelmesi, içerik üretiminin giderek algoritmaların yönlendirmesine girmesi demek. İzleyicinin “özgür” tercihi çoğu zaman, görünmez biçimde algoritmaların sunduğu seçeneklerle sınırlanıyor. Yani özgürlük sandığımız şey, aslında bir tür algoritmik yönlendirme.
Ancak asıl soru şu: Bu yeni dijital krallığın vatandaşları olarak, gerçekten daha özgür müyüz?
Yoksa yalnızca yeni bir görünmez zincirin içinde, ekranlarımızın parıltısına aldanarak mı yaşıyoruz?
Doç. Dr. Semih Salman
Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi