22 Eylül 2025 - 05:45
GÜNCEL KURLAR
🇺🇸USD: 41,3706 ₺ 🇪🇺EUR: 48,6491 ₺ 🥇GRAM ALTIN: 2.726,69 ₺ BTC: 4.733.369 ₺ 🇺🇸USD: 41,3706 ₺ 🇪🇺EUR: 48,6491 ₺ 🥇GRAM ALTIN: 2.726,69 ₺ BTC: 4.733.369 ₺ 🇺🇸USD: 41,3706 ₺ 🇪🇺EUR: 48,6491 ₺ 🥇GRAM ALTIN: 2.726,69 ₺ BTC: 4.733.369 ₺
Leonardo'nun "Kapilarite"Olgusundan Küresel Arenaya: Bilgi Akışının Yeni Damarları ve Türkiye'nin Jeopolitik Konumu
Köşe Yazısı

Leonardo'nun "Kapilarite"Olgusundan Küresel Arenaya: Bilgi Akışının Yeni Damarları ve Türkiye'nin Jeopolitik Konumu

01.03.2025 09:00
Doç.Dr. Mustafa AYDEMİR

Leonardo'nun kapilarite kavramı üzerinden bir gelecek okuması ve Türkiye

Bu köşe yazısını paylaş:

Leonardo da Vinci, “Capillarità” olarak adlandırdığı kılcallık fenomenini, sıvıların ince tüpler veya dar alanlar içinde hareket etme olayı olarak gözlemlemiştir. Bu olay, temelde sıvıların yüzey gerilimi ve adezyon kuvvetleri sayesinde gerçekleşir. Leonardo, bitkilerin saplarındaki suyun yükselmesi, mum fitilinin erimiş mumu çekmesi gibi olayları inceleyerek kılcallığın önemini vurgulamış ve bu alandaki çalışmalarıyla modern bilim için temel oluşturmuştur. Leonardo da Vinci’nin doğadaki kılcallık fenomenini gözlemlemesi, aynı zamanda bilginin ve etkinin en küçük damarlara nasıl nüfuz edebileceğini de anlamamızı sağlamaktadır. Onun bu olgusu, günümüzün dijital çağında, özellikle Türkiye’nin netameli dış politikası, teknoloji şirketlerinin genel görünümü ve savaş senaryoları bağlamında çarpıcı bir metafor sunabilmektedir.

 

Bilgi Akışında Kapilarite Bakış: Türkiye'nin Dış Politikasında Yeni Dinamikler

 

Türkiye, coğrafi konumu ve tarihi bağları nedeniyle bölgesel ve küresel bilgi akışının merkezinde yer almaktadır. Sosyal medya ve dijital platformlar, Türkiye'nin dış politika kararlarını ve kamuoyunu etkileyebilecek dezenformasyon ve manipülasyonun yayılmasına olanak tanımaktadır. Bu "kılcal etki", Türkiye'nin bölgesel ve uluslararası ilişkilerinde önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye, bu "kılcal etki" yi yönetmek için, dezenformasyonla mücadele, siber güvenlik ve medya okuryazarlığı gibi alanlarda politikalar geliştirmeye çalışmaktadır. Ayrıca Türkiye'nin son dönemlerde yerli teknoloji şirketlerini desteklemesi, bu bilgi akışını kontrol edebilmek ve dışa bağımlılığı azaltmak amaçlıdır. Özellikle Türkiye'nin savunma sanayiindeki teknolojik atılımları ve yerli insansız hava araçları (İHA) üretimi bu çabanın somut örnekleridir.

 

Teknoloji şirketleri sadece bilgi akışını değil ekonomik ve siyasi güç dengelerini de etkileyebilmektedir. Türkiye gibi ülkeler teknoloji şirketlerinin veri mahremiyeti, rekabet ve vergi gibi konulardaki politikalarını yakından takip etmektedir. Teknoloji şirketlerinin "kılcal etkisi", sadece bilgi yayılımı değil yayılımı da içermektedir. Bu durum yerel kültürlerin ve değerlerin korunması açısından önemli bir konudur. Türkiye bu alanda yerli ve milli teknoloji hamlesiyle hem ekonomik bağımsızlığını güçlendirmeyi hem de kültürel değerlerini korumayı hedeflemektedir. Özellikle yapay zeka, siber güvenlik ve yazılım alanlarında yapılan yatırımlar, bu hedeflere ulaşmada kritik bir rol oynamaktadır.

 

Günümüzde savaşlar sadece fiziksel alanlarda değil, aynı zamanda siber alanlarda, bilgi alanlarında ve hatta uzayda da yaşanmaktadır. Dezenformasyon, propaganda, siber saldırılar ve uzay tabanlı tehditler, savaşların "kılcal etkileri" olarak nitelendirilebilir. Türkiye bu tür tehditlere karşı, siber güvenlik altyapısını güçlendirmeye, bilgi güvenliği politikaları geliştirmeye ve uzay çalışmalarına yatırım yapmaya çalışmaktadır. Özellikle son dönemde artan yapay zeka ve otonom silah sistemlerinin kullanımı, savaş senaryolarında "kılcal etkileri" daha da karmaşık hale getirmektedir. Türkiye bu alanda hem savunma sanayiindeki teknolojik atılımlarını sürdürmekte hem de uluslararası iş birlikleriyle siber güvenlik ve uzay alanlarındaki kapasitesini artırmaktadır. Yakın dönemde Siber Güvenlik Bakanlığı'nın kurulması ve Türkiye Uzay Ajansı'nın (TUA) faaliyetleri bu alandaki kararlılığın bir göstergesidir.

 

AR-GE, Uzay ve Siber Teknolojik Çalışmaların Etkisi:

 

Türkiye'nin AR-GE ve siber teknolojik çalışmaları, sadece savunma sanayiini değil, aynı zamanda sivil teknolojileri de etkilemektedir. Yapay zeka, büyük veri analizi, bulut bilişim ve nesnelerin interneti (IoT) gibi alanlarda yapılan yatırımlar, Türkiye'nin dijital dönüşümünü hızlandırmaktadır. Bu çalışmalar Türkiye'nin siber güvenliğini güçlendirirken ekonomik rekabet gücünü de artırmaktadır. Özellikle yerli yazılım ve donanım geliştirme çalışmaları Türkiye'nin dışa bağımlılığını azaltmakta ve ulusal güvenliğini sağlamaktadır. Uzay çalışmaları sadece bilimsel keşifler için değil jeostratejik üstünlük için de kritik bir öneme sahiptir. Türkiye'nin uzay programı hem savunma sanayii hem de sivil teknolojiler için önemli fırsatlar sunmaktadır. Uydu teknolojileri, haberleşme, navigasyon, gözlem ve istihbarat gibi alanlarda kullanılmaktadır. Türkiye bu teknolojileri geliştirerek hem ulusal güvenliğini sağlamakta hem de bölgesel ve küresel etkisini artırmaktadır.

 

Jeostratejik Düzlemde Trump Sonrası Dönem ve Yeni Dengelerin Analizi

 

Trump sonrası dönemde ABD'nin yayılmacı siyaseti Ukrayna, Orta Doğu, Çin ve Avrupa Birliği (AB) gibi bölgelerde yeni jeostratejik dengelerin oluşmasına neden olmaktadır. Bu durum Türkiye'nin dış politikasını da etkilemektedir. ABD'nin artan askeri varlığı ve bölgesel ittifakları, Türkiye'nin güvenlik endişelerini artırırken Ukrayna'daki savaş Avrupa'nın güvenlik mimarisini kökten değiştirmiş ve Türkiye'yi arabuluculuk rolüyle öne çıkarmıştır. Orta Doğu'daki istikrarsızlık, Türkiye'nin enerji politikalarını doğrudan etkilerken Çin'in yükselişi küresel ekonomik dengeleri sarsmakta ve Türkiye'yi hem iş birliği hem de rekabet arasında bir denge kurmaya zorlamaktadır. AB ile ilişkiler ise inişli çıkışlı bir seyir izlemektedir. Tüm bu jeopolitik gelişmelerin yanı sıra Elon Musk ve Jeff Bezos gibi teknoloji devlerinin uzay yarışındaki rekabeti ve kripto şirketlerinin finansal sistemdeki artan etkisi geleneksel siyasi çerçeveyi aşan yeni bir güç dengesi oluşturmaktadır.

 

Bu durum Türkiye'nin hem askeri hem de ekonomik kapasitesini güçlendirmesini ve bölgesel iş birlikleriyle denge kurmasını zorunlu kılmaktadır. Tıpkı Leonardo da Vinci'nin kılcallık prensibinde gözlemlediği gibi bu yeni güç dengesi de en ince detaylara kadar nüfuz ederek ulusal ve uluslararası politikaları derinden etkilemektedir. Bilgi akışının kılcal damarları dezenformasyon ve siber saldırılar yoluyla ülkelerin iç işlerine müdahale edebilirken teknoloji şirketlerinin algoritmaları ve veri analitiği, kamuoyunun tercihlerini şekillendirebilmektedir. Bu nedenle Türkiye'nin bu yeni jeopolitik denklemde başarılı olabilmesi için sadece askeri ve ekonomik gücünü değil bilgi güvenliği ve siber savunma kapasitesini de artırması gerekmektedir.

 

Türkiye son yıllarda savunma sanayi, yapay zeka, siber güvenlik ve uzay gibi alanlarda önemli teknolojik adımlar atmaktadır. Bu adımlar, Türkiye'nin dış politika hedeflerine ulaşmasında ve ulusal güvenliğini sağlamasında önemli bir rol oynamaktadır. Yerli teknoloji şirketlerinin desteklenmesi ve teknoloji transferi Türkiye'nin bu alandaki bağımsızlığını artırmayı amaçlamaktadır. Türkiye, teknoloji alanındaki iş birlikleriyle bölgesindeki diğer ülkelerle ilişkilerini güçlendirmekte ve ortak güvenlik tehditlerine karşı birlikte hareket etmektedir.

 

Leonardo'nun Mirası ve Türkiye'nin Dijital Çağdaki Rolü:

 

Leonardo da Vinci'nin "kılcallık" kavramı, günümüzün karmaşık ve çok boyutlu dünyasını anlamak için güçlü bir metafor sunmaktadır. Türkiye'nin dış politikası, teknoloji şirketlerinin genel görünümü, savaş senaryoları, AR-GE çalışmaları ve uzay faaliyetleri, bu "kılcal etkinin" farklı boyutlarını yansıtmaktadır. Türkiye, bu etkileri yönetmek için, ulusal çıkarlarını ve değerlerini koruyacak politikalar geliştirmeye devam etmelidir.  Ancak bu politikalar sadece ulusal düzeyde değil, yerel düzeyde de uygulanmalıdır. Kentler, merkezi hükümetler ve medya pratikleri, bu "kılcal etkinin" en yoğun hissedildiği alanlardır. Kentler inovatif kent yönetimleri aracılığıyla vatandaşların ihtiyaçlarına daha hızlı ve etkili çözümler üretebilir. Merkezi hükümet yerel yönetimlere destek vererek bu inovasyonların yaygınlaşmasını sağlayabilir. Medya pratikleri ise doğru ve güvenilir bilginin yayılmasını sağlayarak, dezenformasyonun önüne geçebilir.

 

Türkiye'nin dijital çağdaki rolü sadece teknoloji üretmekle sınırlı değildir. Türkiye aynı zamanda bilgi akışının adil ve güvenli bir şekilde yönetilmesine katkıda bulunarak, küresel istikrarın sağlanmasında da önemli bir rol oynamalıdır. Bu politikalarının etkin kullanımı, çatışmacı iç siyaset algısı yerine ortak huzur ve mutluluğu sosyo-ekonomik ve sosyo-psikolojik gerçekliklerle inşa edebilmesiyle doğru orantılı olarak inşa edilebilecektir. Dolayısıyla Leonardo'nun "kılcallık" gözleminin doğru anlaşılması, günümüzün karmaşık jeopolitik denkleminde “bilim, ortak refah, adalet, sosyal eşitlik ve partiler üstü” bir modelde inşa edilen geleceğin Türkiye’sinin bize nasıl bir rehber olabileceğini göstermektedir.

Yayınlanma: 01.03.2025 09:00