Manipülasyon ile etkileme yeni çağın önemli bir konusu peki sosyo-psikolojik etkileri neler?
İçinde bulunduğumuz zemin olayları, konuları ve kişileri değerlendirmemizde kaçınılmaz bir etkene sahiptir. Öyle ki tutum ve davranışlarımız bizim kontrolümüzde olsa da dolaylı olarak algımız birçok faktör yönüyle biçimlendirilebilmektedir. Bu kapsamda sosyal bilincin oluşturulması, kaotik yapının önlenmesi ve bütünlük kapsamında sağlıklı gelişimin sürdürülebilirliği için enformasyonun niteliği oldukça önemli hale gelmektedir. Belirli amaç için bir araya getirilen verilerin nesnelliği kitleler için açık ya da gizli hizmetler barındırıyor olsa da öznel bakıştan nesnel boyuta kadar gerçekliğin sunumu ya da aktarımı bulunduğumuz ortamın kültüründen yönetim erkine, sosyal dokusundan ekonomik boyutuna kadar çoklu etkileşim halinde düşüncelerimizi değiştirmekte ve davranışlarımızı etkilemektedir. Gerçekliğin aktarımı bazen duygusal çerçevelemede kaygının ve belirsizliğin arttığı atmosferde varlığını daha etkin koruyabilmektedir.
Yeryüzü coğrafyasında tehdit edici olabilen ve fiziksel, sosyal, ekonomik yaşamı birçok açıdan duraksatabilen deprem, sel gibi doğal afetlerden, farklı çıkar gruplarının toplumsal katmanlarda yarattığı çatışmalar, gerilimler, birçok riskin de içerisinde bulunduğu ortamı terk etmek zorunda kalan insanların yaşama tutunmak için mücadelenin çetin yansıması etnik ve kitlesel göç hareketleri, salgınlar, yangınlar ve tanımladığımız ya da tanımlayamadığımız diğer unsurlar insanı, toplumsal yaşamını karmaşıklaştıran travmaya neden olabilmektedir.
Söylem tek başına iletilerin hedef ve hizmetine dönük aktarımı değildir. Bazen iktidar ve kurumların bir nevi denetleme, yasaklama, uyarıcı nitelikli işlevlerine göre kullanılabilen, olası sorumluluklardan sıyrılabilme çabasını taşıyabilen güçlü bir araç olarak kullanılabilmektedir. Ülkemizde kısa süreli aralıklarla yaşanan yangınların yarattığı yıkıcı sonuçların etkilerini gündemde tutabilme, toplum yararına çözüm odaklı bütünlükçü farkındalığı geliştirme çabası, aralarında medyanın da yer aldığı çok aktörlü önemli bir sorumluluktur. İletişim araçlarının toplumun farklı kesimlerindeki etkileşimi göz önünde bulundurulduğunda yönetimsel sorumlulukları örtmemek adına bilgi, doğru ve eksiksiz olarak insanların ihtiyaçlarına cevap vermelidir. Bilgi güvenliğinin değeri korunmalıdır. Kutuplaşma barındıran ve problemi daha da karmaşıklaştıran, güvensizlik yaratan söylemler bireylere ve topluma zarar vermektedir.
Kamuoyunu etkilemek amacı taşıyan manipülatif söylemler; olayın gerçekleştiği anlık kaotik durum ve zamandan yararlanılarak yaratılan korku, belirsizlik, teyit edilmemiş bilgiler ekseninde inşa edilmektedir. Toplumun duygusal kırılganlık yaşadığı zaman dilimlerinde belirli gruplar hedef alınarak yaşanan olaylar ya örtülmekte ya da sistematik olarak unutturulmaktadır. Bu çarpık mücadelede sosyal platformlar, yazılı basın ve her türlü iletişim biçimleri üzerinden yanlış, taraflı bilgiyle dezenformasyon yaratılarak sorumlulukların üzeri kapatılabilmektedir.
Dezenformasyon sade tanımla kitlesel algıyı, kasıtlı olarak belirli amaçlarla, yanlış ve eksik bilgiyle kontrol altına almak, yönlendirmektir. Bu bağlamda üretilen her türlü söylem bulunduğu konum gereği denetleme mekanizması, cezalandırma, ihlalliği ve denetimsizliği örtbas eme, haksızlığı meşrulaştırma çabası ve ehliyeti barındırsa da diğer taraftan toplumun kendine yabancılaşmasına, olumsuz çağrışımlar oluşturabilecek ve sosyal düzenin devamlılığını bozabilecek çaresizlik, öfke, yalnızlık duygularının yoğun yaşandığı süreçlerde kriz ortamlarına da neden olmaktadır.
Türkiye’nin farklı illerinde yaşanan son orman yangınları sonrasında yine hepimizi derinden sarsan Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde bir otelde çıkan yangında haber içeriklerinin “ihmal ve denetimsizliği” ön plana çıkarmayacak şekilde aktarımına müdahale edildiği görülmektedir. Haber içeriklerine yönelik gerçeklik algısı, birey odaklı değerleri merkeze alarak ve herhangi bir sansürleme olmadan işleme alınması sorgulayıcı bakışın birincil öncelikleri arasındadır. Yine bu yangında da verilen kayıplar, yaşam hakkı ihlallerinin olması, yangında hızla koordinasyonu sağlayarak müdahaleyi kolaylaştıracak yangın merdivenlerinin işlevsizliği, alarm sistemlerinin asansör mekanizmasıyla koordineli çalışmasını sağlayacak yeterliliğinin olmaması ve buradaki önlemlerin zayıflığı, usulsüzlük, sorumlulukların kurum erklerince tam olarak yerine getirilmemesi toplumun ruhsal ve fiziksel yapısını zarara uğratarak onarılması güç yaraların açılmasına neden olmaktadır.
Türkiye’de ve dünyada yaşanan bu toplumsal travmatik olaylar karşısında yerel yönetim birimlerinden ulusal ve bölgesel medyanın tüm organlarına kadar kamuoyunu yanıltmadan, gerçek saptırılmadan, dezenformasyona yer vermeden doğru bilgi güvenilir şekilde paylaşılmalıdır. Toplumsal farkındalığın ve duyarlılığın gelişmesi, korunması için çatışmaya dayalı söylemden uzaklaşarak, toplumun yaralarının sarıldığı ve yalnız bırakılmadığı, güveninin korunduğu çözüm odaklı denetimin hüküm sürdüğü yaklaşımlar çoğaltılmalıdır. Yaşanan yangınların yarattığı travmaların ya da yaralanmaların, kayıpların sıradan bir olay gibi gösterilmemesi, başka ihlallerin oluşmaması ve kamuoyu denetiminin sarsılmaması adına toplumsal bellek canlı tutulmalıdır. Bu süreçte insan hakları konusunda farkındalığın ve duyarlılığın artırılmasına yönelik bilgiler yaygınlaştırılmalı, belirli çıkarlar doğrultusunda gerçeğe ve gerçeğin aktarım şekline müdahale edilmemelidir.
Toplum olarak yine ağır bir yara aldık, kayıplar verdik, olayın ardında bıraktığı yansımalar yine can yakıcı oldu. Toplumsal iyileşmenin sağlanması için sorunların her türlü eylem ve tepkisellik ölçeğinde, manipülatif söyleme yer bırakmadan ele alınması; kurum yetkililerinin ve diğer temsili kimliklerin eksikliklerinin belirlenmesi, mağdur kalan bireylerin sosyal bütünlüğünün sağlanması bağlamında tüm rollerin gerçeğe uygun yerine getirilmesi önem taşımaktadır.