22 Eylül 2025 - 05:42
GÜNCEL KURLAR
🇺🇸USD: 41,3706 ₺ 🇪🇺EUR: 48,6491 ₺ 🥇GRAM ALTIN: 2.726,69 ₺ BTC: 4.733.225 ₺ 🇺🇸USD: 41,3706 ₺ 🇪🇺EUR: 48,6491 ₺ 🥇GRAM ALTIN: 2.726,69 ₺ BTC: 4.733.225 ₺ 🇺🇸USD: 41,3706 ₺ 🇪🇺EUR: 48,6491 ₺ 🥇GRAM ALTIN: 2.726,69 ₺ BTC: 4.733.225 ₺
ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUKLARIMIZ ve ÖZEL EĞİTİM
Köşe Yazısı

ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUKLARIMIZ ve ÖZEL EĞİTİM

01.05.2025 11:00
Doç.Dr.Hatice Tezer ASAN

Özel gereksinimli çocuklarımız için özel eğitim planlama ve uygulamada önemli noktalar

Bu köşe yazısını paylaş:

Hemen hemen her toplumda çocuklar özenle büyütülen kıymetli bireylerdir. Hamilelik haberiyle birlikte anne ve baba adayları doğacak olan bebekleri için hazırlıklar yaparlar. Bu süreçte ailelerce ilk beklenen ve umut edilen, çocuğun sağlıkla dünyaya gelmesidir. Çocuk sahibi olmanın getirdiği duygular ve sorumluluklar, çocuğun özel gereksinimli olduğunun öğrenilmesiyle birlikte birtakım değişikliklere uğrar. Çocuğun özel gereksinimli birey olması durumunda ailenin sağlıklı çocuğa sahip olma düşünün zarar görmesi, aileye yüklenen sorumlulukların artması, ilişkilerin zedelenmesi ve ailenin pek çok problemle karşılaşması söz konusudur.

 

Engellilik, bireysel ve toplumsal sonuçları ve ruhsal, fiziksel, tıbbi ve medikal boyutları olan bir kavramdır. Çok boyutlu ve karmaşık yapısı nedeniyle engelliliği anlamak ve anlamlandırmak kadar, engelliliğin kesin bir tanımını yapmak da oldukça zordur. Engelliliği, “Doğuştan veya sonradan herhangi bir sebeple bedeni, zihni, ruhi, hissi ve sosyal yeteneklerin, çeşitli derecelerde kaybedilmesi sonucunda sosyal hayata uyum sağlanması ve günlük ihtiyaçların karşılanmasında güçlüklerle karşılaşılması, korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetleri, mimari yapılarda, açık alanlarda özel fiziki düzenlemelere genel anlamda ihtiyaç duyulması” olarak tanımlamak mümkündür. Bu hususta öne çıkan ve dikkat edilmesi gereken kavramlar, yetersizlik ve engel kavramlarıdır. Yetersizlik, zedelenme ve sapmalar sonucunda bir bireyin kendisi için normal bir etkinliği yapamaması ya da yeterlik durumunun sınırlanması halidir. DSÖ, yetersizliği, “Kişinin tıbbi teşhis sonucunda anatomik, fiziki ve psikolojik yapısı ile ilgili fonksiyonlarını kaybetmesidir ya da bunların eksikliği” olarak tanımlamıştır (WHO, 1980, s. 47). Engel kavramıysa yetersizliği ya da özrü olan bireyin çevreyle olan etkileşiminde karşılaştığı problemleri ifade etmektedir. Yani engel, kişinin yetersizliğinden kaynaklanabildiği gibi çevreden de kaynaklanabilmektedir.

 

Özel gereksinimli çocuklar, akranlarından farklı olarak dikkat eksiliği ve hiperaktivite bozukluğu olan, özel öğrenme güçlüğü yaşayan, yaygın gelişimsel bozukluğu olan, bilişsel olarak akranlarından ileride ya da geride, bedensel, işitme veya görme yetersizliği ile dil konuşma güçlüğü olan çocuklardır. Özel eğitim; akranlarından bir ya da birkaç alanda anlamlı farklılıklar gösteren işte bu çocukların eğitim ve müdahale etkinlikleridir. Spesifik bir alan olması itibariyle ‘özel eğitim’, kendine has güçlükleri, yöntemleri ve deneyimleri içeren bir eğitim alanıdır. Kendine has güçlükler içeren özel eğitime dair en yoğun eğitim faaliyetlerini içeren “özel eğitim uygulama merkezleri”, ‘orta ve ağır’ tanılı öğrencilerin yoğunluklu olarak eğitim aldığı eğitim kurumlarıdır. “Hafif” tanılı öğrenciler ya “kaynaştırma öğrencisi” olarak tanılı olmayan akranlarıyla aynı sınıflarda ya da kendileri için düzenlenmiş özel eğitim sınıflarında eğitimlerine devam etmektedirler.

 

Özel gereksinimli bireylerin sosyal hayata kazandırılması, toplumsal yapıya entegre olmaları, toplumda empatik bir sosyal yapının oluşturulması için yüzyılımızda çok daha fazla önemli bir konu haline gelmiş bulunmaktadır. Bunun için de bu çocuklar ve gençlerin ihtiyaç duydukları eğitim ortamına, bireyselleştirilmiş eğitim düzenlemelerine olduğu kadar tüm bu süreci başarılı olarak yönetecek istekli ve sürece adanmış eğitimcilere ve süreci sağlıklı olarak destekleyecek ailelere gereksinimleri vardır.

 

Aile dinamik bir sistemdir ve aile bireyleri arasında etkileşim söz konusudur. Bu etkileşim içerisinde ebeveynlerin tutum ve davranışları çocukları etkileyebilmektedir. Aileler ister doğacak çocukları için ister belli bir yaşa gelmiş olan çocukları için engellilik tanısını öğrenmiş olsun, ilk aşamada şok durumunu yaşamaktadırlar. Bununla birlikte inkâr, kendini suçlama, çevrenin düşüncesinden çekinme, içe kapanma, öfke patlamaları gibi davranışlar gösterebilmektedirler. Ebeveynlerin bu davranışlarından sıyrılıp, mevcut durumu kabul ederek uyum göstermeye başlamaları çoğu zaman çok zordur. Bu süre zarfında ailede ilişkiler zedelenebilmekte ve çocuklarına yönelik davranış ve tutumları olumsuz etkilenebilmektedir. Özel gereksinimli bireylerin ve ailelerinin, sosyal yaşamdan beslenen zorluk ve sıkıntıları ülkemizde varlığını halen devam etmektedir.

 

Özel bir çocuğa sahip olan ailelerin geçirdikleri sosyal ve psikolojik durumlar, özel çocukların toplumsal kabullenişleri karşısında yaşanan sıkıntılarla daha da problemli hale gelebilmektedir.  Yapılan araştırmalar, özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin, gelişimleri normal seyreden çocuğu olan ailelere göre stres, anksiyete, depresyon ve kaygı düzeylerinin yüksek olduğunu göstermektedir.  Aileler bu durumla baş etmede genellikle zorlanmakta, davranışsal ve duygusal sorunlar yaşamaktadırlar.

 

Ülkemizde özel çocuklar ve aileleri için hem sosyal hem de eğitim merkezli kolaylaştırıcı çalışmalar yeterli düzeyde değildir. Bu durumdaki çocuklar ve aileleri genellikle yalıtılmış bir iletişim ağı içine hapsolmakta, anlaşılamadıkları, değer görmedikleri algısını beslemektedirler. Görme, işitme, bedensel, otizm ya da zihinsel engel gruplarındaki bireylerin sosyalleşmelerine yardımcı olacak toplumsal çalışmalar yapılmalı; bu bireylerin ve ailelerinin sıkıntılarına çözüm seçenekleri sunulmalıdır. Özel eğitim kurum ve sınıflarının her il ve ilçede arttırılması, eğitim seviyelerinin yükseltilmesi, özel eğitimci sayısının arttırılması gerekmektedir. Zira ülkemizde eğitimci açığından dolayı özel eğitim kurumu ve sınıflarında hiçbir özel eğitim diploması olmayan ücretli öğretmen istihdamı yapılmaktadır.

 

Bakanlık veya valiliklerce organize edilecek etkinliklerle engele sahip çocukların ve ailelerinin bir araya getirilerek kaynaştırılması, ortak etkinliklerle sosyal iletişime teşvik edilmeleri gerekmektedir. Hiçbir engeli olmayan çocuklara ve gençlere özel gereksinimli bireylerle bir arada yaşama ve onlara saygı duyarak paylaşıma açık olma bilinci eğitim aracılığı ile verilmelidir. Özel çocuklara sahip ailelere yine belediyeler ya da valiliklerce psikolojik danışma merkezleri kurulması, psikolojik destek verilmesi yararlı olacaktır. Tüm özel gereksinimli çocuk ya da çocuklara sahip olan ebeveynlerin de çeşitli zorluklarla baş başa kaldıkları, yalnızlaştıkları ve çoğunlukla çocuklarına ihtiyaçları olan psikolojik desteği verme hususunda motivasyon kaybı yaşadıkları görülmektedir.

 

Öte yandan aileler çocuklarının eğitimine katkı sağlama hususunda olduğu kadar engel durumlarının getirdiği sorunlara karşı çocukları ile ne yapacaklarını bilemedikleri tespit edilmiştir. Özel gereksinimli bir çocuğa sahip anne-babalar bu süreçte çoğunlukla yalnız kaldıklarını, sosyal yaşamdan soyutlandıklarını, kişisel aktivitelere çocuklarının bakımından dolayı zaman ayıramadıklarını belirtmektedirler. Ailelerin bu sorunlardan dolayı ailevi ve kişisel sorunlarla boğuştukları görülmektedir. Ailelerin çocuklarına faydalı olmaları için ve aynı zamanda kişisel psikolojik sağlıkları için desteğe ihtiyaçları vardır. Özel eğitime ilişkin daha fazla bilgilendirme, destek ve rehabilitasyon programları, özel gereksinimli çocukların aileleri için büyük önem arz etmektedir. Zira, özel eğitim, bakım, sosyal destek ve benzeri her alanda özel çocuğa bağlı gereksinimler, anne ve babanın yaşının ilerlemesiyle azalmamaktadır.

 

Özel gereksinimli bir birey sadece anne babasının değil diğer kardeşlerinin de üzerinde sosyal ve psikolojik etkiler yaratabilmektedir. Özel gereksinimli bir kardeşe sahip olan bireylerin de en az anne babaları kadar desteğe ihtiyaç duydukları görülmektedir. Özel gereksinimli öğrencilere yönelik eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerinin nitelik ve nicelik olarak arttırılması gerekmekte; eğitimin okul öncesinden yükseköğretime kadar her kademede desteklenmesi önem arz etmektedir. Aynı zamanda bu alanda eğitim veren eğitimcilerin sorunlarının tespit edilmesi, giderilmesi ve alana ilişkin uzmanlıklarının süreklilik arz eden bir şekilde artmasına hizmet edecek imkânlar ve destek hizmetler sunulması son derece önem taşımaktadır.

 

Özel gereksinimli gençler son Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’ne göre 27 yaşına gelene kadar örgün eğitim imkanlarından faydalanmakta, bu yaştan sonra örgün eğitim dışında kalmaktadırlar. Halk Eğitim Merkezleri bünyesinde bu gençler için açılan kurslar yeterli düzeyde değildir ve bu nedenle örgün eğitim dışı kalan bu gençler eve hapsolmaktadırlar.

 

Gelişmiş ülkelerde Özel Eğitim Uygulama Okulları’ndan yararlanma yaşına böyle bir sınırlılığın konulmadığı uygulamalar görülmektedir. Ülkemizde de buna ihtiyaç vardır. Zira örgün eğitimde yaş sınırlaması, evi dışında sosyalleşebileceği tek ortam olan okulu bu gençlerin elinden almaktadır.

 

Unutulmamalıdır ki; toplum tüm bireyleri ile inşa olmaktadır. Toplum, tıpkı bir insan bedeni gibi tüm organ ve uzuvlarıyla sağlıklı bir işleyiş gösteriyorsa o toplumun mutlu ve huzurlu olması mümkün olabilir. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de belirttiği gibi; “Eğitimde (toplumda) feda edilecek tek bir fert dahi yoktur!”

 

Yayınlanma: 01.05.2025 11:00