İzmir eski Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile yerel siyaset, ülke gündemi ve son gelişmeler üzerine röportaj.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanları içerisinde İzmir'e dokunan şehirde her kesimden saygı gören değerli bir siyasetçi aynı zamanda devlet adamı karakterini gösteren Sayın Aziz KOCAOĞLU ile Türkglobalmedia olarak röportaj yaptık. Keyifli okumalar dileriz.
İzmir’e uzun yıllar hizmet etmiş, şehre önemli projeler kazandırmış ve hala birçok İzmirlinin sevgisini kazanmaya devam eden birisiniz. Sayın Kocaoğlu, yıllarınızı verdiğiniz İzmir’e artık bir vatandaş olarak baktığınızda nasıl hissediyorsunuz?
Aziz Kocaoğlu: Büyükşehir Belediyesini bıraktıktan sonra şu anda emeklilik hayatımı sürdürüyorum. Sadece genel ve yerel seçim açısından bakacak olursak, 2 yerel ve 1 genel seçim oldu. Ben seçimlerde çıktım ve partimle bölgelerde çalıştım. Yarın bize düşen görev olursa yine çalışırız. Emeklilik hayatı yaşıyorum. Haftada 1-2 gün işime gidiyorum. Bu süreçte, özellikle okuyorum ve izliyorum. Güncel gelişmelere basından an be an takip ediyorum.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde yıllarca hizmet verdiniz, kenti ve yönetim dinamiklerini en iyi bilen isimlerden birisiniz. Önceki dönemde Başkan Tunç Soyer ile istişarelerde bulundunuz mu? Yeni Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ile herhangi bir fikir alışverişiniz oluyor mu? Kendisiyle görüştüğünüzde size danıştığı konular oluyor mu? İzmir’in geleceğiyle ilgili sizin görüşlerinizi alıyor mu?
Aziz Kocaoğlu: Hayır Tunç beyle hiç görüşmedim. Cemil beyle ön seçimden adaylıktan önce ve aday olduktan sonra görüştük. Onun dışında 1 ay önce Cemil Bey ile tekrar oturduk konuştuk. Fikir alışverişi olmadı. Benim bıraktığım belediyede stratejik planlarından tutun, yol haritasına, ne yapıldığına ve önümüzde yapılacak işlerin ne olacağına kadar herşey yazılı olarak bırakıldı. 6 Ciltlik “Yerel İzmir Modeli” kitabı, “Çete” adlı bir kitap, “Kumpas” diye bir kitabımız var, “Aziz” diye bir kitabımız var. bunların hepsinde ne yaptığımız neye nasıl baktığımız hepsi belli. Tarıma nasıl bakıyoruz, hayvancılığa nasıl bakıyoruz, eğitime nasıl bakıyoruz, sosyal projelere nasıl bakıyoruz, ulaşıma nasıl bakıyoruz, kentin kültür ve sanatına nasıl baktığımız bu kitaplarda mevcut. Onları izlerler ise İzmir’ için faydalı olur. Zaten bunları bilen bürokratlarda var. Geçen dönem ve bu dönem bürokratik değişimler olmasına rağmen hala bunu bilen bürokratlar belediyede mevcut.
Sayın Kocaoğlu, sizin döneminizde toplu iş sözleşmeleri konusunda uygulanan politikalar, belediye bütçesi ile dengeli bir şekilde yürütülüyordu. Sizden sonraki dönemde ise özellikle maaş zamları ve sendikalarla yapılan anlaşmalar çok konuşuldu. Kendi döneminizle kıyasladığınızda, sizce şu anki toplu iş sözleşmesi politikaları İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin mali yapısını nasıl etkiliyor?
Aziz Kocaoğlu: Şimdi efendim, geçtiğimiz beş senede toplu sözleşmelerde çok büyük zamlar yapıldı. Belediyenin bütçesini aşan zamlar yapılmış. Benim bunlardan haberim yok. Son dönemde yeni yeni öğreniyorum. Çok yüksek zamlar yapılmış. Diğer bir konu çalışan fazlalığı. Benim dönemimde toplam 26 bin kişi çalışıyordu. Biz o dönemde birçok yatırım yaptık. Yatırımlarda istihdam ettiğimiz insanlar da mevcuttu. Bizim dönemimizde 2014 yılında bildiğiniz üzere “Bütünşehir Yasası” çıktı. Bütün bölge İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlandı. Önce yetki alanı 50 Km’ye çıkarıldı. Sonra bütün bölge İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlandı. İzmir benim dönemimde göreve geldikten 5 ay sonra İzmir’in görev alanı 5 katı büyüdü. Daha sonra 11 Katına çıktı. 11 Kat büyüdü. Biz çalışma alanının büyüklüğüne bağlı olarak 14 bin kişiden 26 bin kişiye çıktık. Bunlarında büyük çoğunluğu görev devri nedeniyle oldu. Mezarlıklar devir oldu. Su işleri devir oldu. Onlardan aldığımız elemanlar sebebiyle 26 bin kişi olduk. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin hiç elemana ihtiyacı yoktu. Hatta bu şirket bir özel sektör olsaydı bunu 25 bin bandına da indirirdi. Ama belediyede kamu kurumlarında 25’te 1 personel sirkülasyonu faydalı olacaktır. Şimdi duyuyorum ki 38 bin personel mevcut. 38 bin personel aynı zamanda 12 bin personel artışı demektir. 12 eleman artışı ve bu ücret zamlarıyla beraber belediye zaten kilitlenmiştir.
Belediyelerde çalışan işçilerin maaşlarının iyileştirilmesi sürdürülebilir finansmanı açısından nasıl yönetilmeli? Şu anki tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aziz Kocaoğlu: Bizim zamanımızda 15 yıl boyunca bütçenin %45’ini borçlanmadan yatırım yapabiliyorduk. Şimdi belediyenin maaş akaryakıt ve işletme giderleri dışında yatırım yapacak bir kuruş bütçesi olmadığı gibi, bide sanıyorum belirli durumları elektrik ve akaryakıt gibi giderleri de borçlandığını duyuyorum. Bütçe kafa kafaya gelse dahi yatırıma bir kuruş kalmaması demek. Bu, asfalt tamiratı gibi ya da yamaları bile yapamayacağınız anlamına gelir. Parke taşlar ve diğer ihtiyaçları, binaların bakımını dahi yapamayacağınız anlamına gelir. Sistemin yürümemesi demektir ve sanıyorum ki şu anda o durumdalar.
Görev süreniz boyunca İzmir Körfezi’nin temizlenmesi için ciddi yatırımlar ve projeler hayata geçirilmişti. Ancak son yıllarda deniz yüzeyinde kirlilik ve kötü koku gibi sorunlar arttı. Süreci değerlendirdiğinizde, şehrimize, körfezimize ve belediyemize uygulanan bu tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aziz Kocaoğlu: Şimdi bu körfez meselesinde, bu yaz yaşanan olaylar geçtiğim 5 yılın çalışmaların aksamasının sonucudur. Bir günde 3 ayda 5 ayda 1 senede olacak iş değildir. Biz Ahmet Piriştina döneminde büyük kanalın açılması ve faaliyete geçmesi, Çiğlideki büyük arıtmanın faaliyet geçmesi gibi önlemler aldık. Ahmet Piriştina da körfezin temiz kalması için gece gündüz uğraştı. Bizlerde bizim dönemimizde 15 yıl boyunca buna uğraştık. Belirli bir iyileşme de kat ettik. İzmir Körfezini, deniz bitkilerinin deniz canlılarının yaşayacağı ortama kadar getirdik. Arıtmalar yaptık. Çiğli arıtma tesisinin 4. Fazının temelini attık. Kanalizasyon sistemini iyileştirdik. En önemli yaptığımız şey temiz ve pis suyu ayrıştırma sistemini kurmak oldu. Yağmur suyu ayrıştırmasını yaptık. Denizden itibaren başladık suyu temizlemeye. Burada arıtmaların bakımının yapılmamasını. Çamur kurutma tesisini yaptık, bunun çalıştırılmaması ve sanıyorum son dönemde de arıtmaların düzgün çalıştırılmaması başından beri devam eden kirliliği bu geçtiğimiz yaz su yüzüne çıkarttı. Körfezin suyu Ahmet Piriştina’nın devir aldığı büyük kanalı açtığı döneme geri döndü. 20 senelik temizlik maalesef 5 senede geri döndü.
Gelecekte benzer sıkıntıların yaşanmaması için ne gibi önerilerde bulunursunuz? Özellikle Hükümet ile olan ilişkiler değerlendirildiğinde yeni süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aziz Kocaoğlu: Şimdi yapılması gereken şeyler var. Mutlaka yapılıyordur, yapılmak için çaba gösteriliyordur. Burada yeni yeni icatlar çıkartmaya gerek yok. Herşey yapıldı. Çamur kurutmayı çalıştırmamışlar paslanmış. Bakılacak. 5 sene çalışmazsa atıl kalırsa niye çalışmadı sorusu gelir. Büyük arıtma ve arıtmalar niye çalıştırılmıyor? Büyük arıtmanın denize boşaldığı yerde sığlaşma olduğu söyleniyor. Bizim zamanımızda 15 senede hiçbir sığlaşma olmadı. Çünkü arıtıp verdik. Suyu arıtmadan denize verirseniz sığlaşma olur. Bu doğal bir şey. Burada tamamen yönetimin hatası. Mesela burada bir arkadaşımız var benden öncede arıtmanın da yönetimindeydi. Benim dönemimde de daire başkanlığı yaptı. Zaten Çiğli’deki arıtmanın orada oturuyordu. Onu görevden almışlar. Yani arıtmaların sistemini bilen arkadaşı görevden alıyorlar. Sonra da “çamur çürütme çalışmadı, çamur kurutma çalışmadı, arıtmalar doğru düzgün çalışmadı” denildi. Bazı aklı evvel insanlar başkana, “körfez kendi kendine doğal sirkülasyon ile temizleyecek” dedi. Bizim yaptığımız bunca işler ÇED raporları çalışmalar körfezin bilinirliği vs. hepsi çöpe gitti. Bizler orada hem ÇED raporu aldık hem de uygulama projeleri yaptık. Körfezde, çevre bakanlığı kaynak aktarır da İzmir körfezini kendisine iyileştirmek için hedef olarak seçerse kente hizmet etmek için seçerse zaten bütün bilgiler donanımlar İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde var. Buradan yola çıkarsa zaten projeye sadece maddi destek sağlar. Ama tabi ki de vermez vermeyecektir. 15 sene vermediği gibi. Adalet ve Kalkınma Partisinin İzmir’e bir bakışı mevcut. Bu bakış sağlıklı bir bakış değil. Bir cezalandırma bakışı. Efendim devlet yapmıyor, devlet destek vermiyor. Bunların hepsi boş laflar. Bu cümlelere bakmayacaksınız. Ben bakmadım. Bakan bakar ve ne olduğunu görür.
İzmir’in önemli ticari merkezlerinin başında Liman geliyor. Bu limanın kullanımını nasıl görüyorsunuz? Güncel durum ve gelecek projeksiyonu açısından Liman bölgesinin genel durumunu ve etkinlik düzeyini nasıl değerlendirirsiniz?
Aziz Kocaoğlu: Körfezin iki tane sahibi var. Biri Liman’dan dolayı TCDD diğeri ise çevreden dolayı ve arıtmadan dolayı İzmir Büyükşehir Belediyesi. İzmir Büyükşehir Belediyesi, TCDD ile beraber ÇED raporunu almış körfezin rehabilitasyonu için. Daha sonrada Büyükşehir Belediyesi uygulama projesini almış benim zamanımda. Ben göreve geldiğimde ilk yapmam gereken bu oldu. Sonrada bu proje 5-6 sene boyunca da ele alınmamış. Sallantıda durmuş. Niye? İşte iş yapmaya niyet yok. TCDD uygulama projesini yapmadı. Onlar navigasyon kanalını yani gemi yanaşma kanalını yapacaklar. İzmir Büyükşehir Belediyesi de sirkülasyon kanalını yapacak. Yenikale’den itibaren limanın içine kadar 16 metre derinliği yakalayacak 250 metre genişlikte 16 metre derinliği yakalamak zorundalar. Limana 14 metre derinliğindeki gemilerin girebilmesi için bütün limana kadar limanın içi dahil temizlenip taranacak. Liman gerçek anlamda faal olsun. Şimdi Yunanistan’daki Pire Limanı, elleçleme limanı haline geldi. Sığlaşmadan dolayı yeni nesil 3.nesil gemiler körfeze giremeyince, Pire Limanını tercih ettiler. Bizde 2 firmanın konteyner gemisi var. Bu firma, Pire Limanından konteyner alıp İzmir Limanı’na getiriyor. Ege bölgesinde gelen yükün %85’i İzmir limanına %15’i Yunanistan’a geliyordu. Şimdi biz %85’i elleçlemeden sonra İzmir Limanı’na getiriyoruz. Birde böyle bir kayıp var. İzmir Limanı, rüzgara kapalı, fırtınaya kapalı bir liman. İzmir Limanı, tarih boyunca ticarete elverişli ve ender limanlardan biri. O limanı tarayacaksanız. Efendim tararsak şöyle olur böyle olur. Bunların hepsi laf. Baltık denizindeki bütün gemiler 365 gün 24 saat tarıyorlar. Taramadan olduğu gibi doluyor. Orda hayatı, liman faaliyetlerini, kent yaşamını devam ettirmek için o limanların sürekli taranması gerekiyor. İzmir Limanının da sürekli taranması gerekiyor. İlk önce büyük kısmı alacaksınız sonra da periyodik olarak tarayacaksınız. Bunu yapmazsanız görüldüğü gibi Efes ve Milas denizin dışında kaldığı gibi yarın İzmir limanının da sonu bu olacak. O kendi kendine temizler mantığı olmaz. Bütün faaliyetlerin sürmesi için bu şart.
Sayın Kocaoğlu, İzmir’de raylı sistemlere büyük önem veren bir başkandınız ve metro projeleriyle kenti dönüştürdünüz. Bugün baktığınızda raylı sistemlerin gelişimi hakkında ne düşünüyorsunuz? Son dönemde tramvay projeleri yaygınlaştırıldı, hatta troleybüs gibi eski sistemlerin yeniden gündeme geldiğini görüyoruz. Tramvayın ve troleybüsün İzmir için gerçekten faydalı olduğuna inanıyor musunuz? Yoksa kaynakların farklı projelere yönlendirilmesi gerektiğini mi düşünüyorsunuz?
Aziz Kocaoğlu: Troleybüsün mutlaka teknoloji ile beraber gelişme söz konusudur. Yönetim inceleyecek kâr zarar ve faydasına bakacaktır. Ona göre karar verecektir. Ben raylı sistemden yanayım. Troleybüs raylı sistemin tekerleklisidir. Bizim klasik eski boynuzlular dediğimiz bir sistem. Ama olabilir. Fakat, ben raylı sistemden yanayım. Troleybüsü, sanıyorum besleme hattı olarak yapacaklar. Uygun yerlere uygun caddelere yapılabilirse verimli olabilir. Projeyi görmeden aleyhte ve lehte konuşmanın manası yok. Geçmiş dönemde bana İstanbul’da uygulanan Metrobüs projesini getirdiler. Ekrem benim yakın bir dostum. Metrobüsü ben dinledim. Benim kârım ne olacak diye sormuştum. Otobüs hala bildiğimiz otobüs. Yakıt sistemi mazot. Körük otobüsten 2 metre daha uzun. Ben bunu niye yapayım. Ona vereceğim para ile metro ile tramvay sistemini yaparım dedim. Mesela ben Metrobüsü sokmadım şehire.
Sayın Başkan, dönemizde sizden “Aziz Abi” diye bahsedilirdi. Siz, “Sağ duyulu, sakin bir kişi olarak çok doğru ve kolay bir iletişim kuran yöneticiydiniz. Bunu nasıl sağlayabildiniz? Diğer Partilerle ciddi bir çatışma ortamı varken siz döneminizde bunun dengesini kurmuşsunuz. Bu durumu nasıl sağladınız? Siyasetten sonra da bu durum devam etti mi?
Aziz Kocaoğlu: Ben çok küçüklükten beri siyasetin içerisindeyim. Benim ilk hocam “Babam”. Kendisi son derece ilkeli ve çok dürüst siyaset yapardı. Dersi ondan aldık. Aileden aldım. Aynı yöntemle işimizi öyle yaptık. Ticaret yaptık vergi kaçırmadık. Ticaret yaptık, insan bir tarafa ürün bu tarafa, parayı değil insanı tercih ettik. Hayatımız boyunca bana ne olursa olsun insanı tercih ettik. Bu bir dünya görüşü ve felsefe. Belediye başkanlığımda da aynı düstur ile devam ettik. Bornova da Bornovalılar bana hiçbir zaman belediye başkanı demediler. Hala demiyorlar. Gittiğimiz zaman “Aziz Abi” derler. Abi olmak ayrı bir duygu. Abi de güven var samimiyet var saygı var. Zaten ben İzmir Büyükşehir Belediyesi başkanı olduğumda beni kimse tanımıyordu ama Bornovalı beni tanıyordu. Siyasetten sonra da bu durum artarak devam etti. Nereye gidersem gideyim bu durum değişmedi. Bırakın şehir içerisini buradan İstanbul’a gidiyorum yolda mola veriyorum. Bir vatandaşımız geliyor; “Başkanım nasılsınız iyi misiniz?” diye soruyor.
Sayın Başkan, sokak sokak bu şehri yaşadınız. Şimdi dışarıdan bir İzmirli olarak baktığınızda, içinizi en çok ısıtan şey ne oluyor? Size “İyi ki bu şehre hizmet etmişim” dedirten anılarınız var mı?
Aziz Kocaoğlu: Şimdi bizim yatırımlarımız, akıl ve bilim ile, konuyu bilen insanlarla beraber yaptığımız stratejik planlardır. Ben akıldan bilimden uzaklaşmadım. İşte şu hoca istedi şu arkadaşım istedi şu böyle istendi diye bir tane proje yapmadım. Hepsi stratejik plan. Biz İzmir’in 5 yıllık stratejik planını yaptık. Ondan sonra 5 senede bir revize ettik. Orda her şey var. Şimdi bakarlarsa her şey görülür. İkincisi ise baktık ki o yetmiyor. Mesela yarımada ya ayrı bir stratejik kalkınma planı yaptık. Küçük Menderes için ayrı bir stratejik plan yaptık. Yol haritası belli. Ben bunları o insanlardan aldığımız bilgiler sayesinde yaptım. İstekler doğrultusunda yapılmadı hiçbir şey. Siz fasulye istiyorsunuz ama belki nohuta ihtiyacınız var. Anılar demişken… Başkanlık görevimde sahada bizzat bulunduğum yeni bir proje analizi sırasında bir vatandaşımız geldi. “Başkan bırak bunları bizlere koyun ver. İster borçla ver ister harçla ver ama bize koyun ver. Biz burada koyun bakarız. Başka bir şey bilmeyiz” dedi. Çiftçilere ve üreticilere “Koyun Dağıtma Projesi” buradan çıktı. Fidan dağıttık. Kooperatiflerin sütünü aldık, fidesini aldık, çiçeğini aldık. Belediyelerin ihtiyacını buralardan alarak, onları yüreklendirerek onların yatırım yapmasını sağlayarak kapasite arttırmalarını sağladık. Mesela Bayındır Çiçek Kooperatifi… Başkan kiralık bir yerde oturuyor. Orda kooperatifin üyelerinin ürünlerini satmaya çalışıyor. Biz gittik ihtiyaçlarımızı söyledik. Bizim arkadaşlarımız neyin nasıl üretileceğini öğretti. Kaliteyi arttırdık. Çeşidi arttırdık. Bu sefer herkes almaya başladı İstanbul dahil. 15 dönüm sera yaptılar. Tire Süt Kooperatifi aynı şekilde sadece süt topluyordu. Bugün yoğurt ihraç eder şekle geldi. Bademli Fidancılık Kooperatifi aynı şekilde bugün Türkiye’nin en büyük fidancılık kooperatifi oldu.
Sayın Başkan, önceleri başarılı bir işletme olarak bilinen Bayındır Süt Kooperatifi meselesi var. Tunç Soyer döneminde açılmıştı. Son dönemde ise batma gerekçesiyle tamamen kapatılmasına karar verildi. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Aziz Kocaoğlu: O arazi, ilk olarak il özel idareye devroldu. İl Özel idare malları da Büyükşehir’e verildi. O arazinin de Büyükşehir’e geçmesi gerekiyordu. Bizim zamanımızda mahkeme mahkeme uğraştık. Biz oraya alsaydık çok iyi olacaktı. Zira, küçük menderesin tam orta noktası orası. Orda soğuk hava, toptancı hali ve paketleme tesisi. Orda bütün Beydağ, Ödemiş, Kiraz, Bayındır Tirenin bütün ürünlerini paketleyip onları da kooperatifler birliği yapıp, ürünlerin sağlıklı pazarlanmasını, topyekûn pazarlanmasını sağlayacaktık. Onların girdilerini toptan alımını sağlayacaktık. Bir çatı altında belediye de bunu yapıp teslim edecektik. Selçuk’ta soğuk hava deposunu yaptık. Paketleme de yaptık. Aradan zaman geçti. Orada bulunan işletmeci vatandaşlarımız kahvede bizlere teşekkür etti. Bir vatandaşımız, “Başkanım, Mandalina 35 kuruş iken sizin yaptığınız soğuk havaya koydum. 125 kuruş iken sattım. Allah bereket versin” dedi. Arazi yollarını yaptık. Armutlu ’da gelip bizlere teşekkür ettiler. “Başkanım arazi yollarını yaptınız sizlere teşekkür ederiz. Bu sene kiraz verimli oldu bir de fiyat yaptı. Beklemeden senin yollardan götürüyoruz satıyoruz” dediler. Vatandaşlarımız bizi her zaman takdir ettiler.
Belediye başkanlığı döneminizde yoğun bir temponuz vardı. Şimdi bu boşluğu nasıl dolduruyorsunuz? Günlük yaşantınızda en çok nelerle vakit geçiriyorsunuz?
Aziz Kocaoğlu: Beni öyle bir ukdem yok. Çalışmak benim için hedef. Çalıştığım zaman, bir şeyler ürettiğim zaman mutlu olabilen bir insanım. Toprağında üreten çiftçi gibi, bizler de çalışarak mutlu olan insanlarız. Kitap okumaya fazla zaman bulamıyordum. Şimdi okumak istediğim kitapları okuyoruz. Spor yapıyoruz. Eş dostla sohbetler ediyoruz.
Sayın Kocaoğlu, yoğun programınız içinde bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak, İzmirli vatandaşlara ve bizler aracılığıyla tüm okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Aziz Kocaoğlu: Özet olarak, ne iş yaparsanız yapın. Ama memursunuz ama işçisiniz ama esnafsınız ne iş yaparsanız yapın. İşin özü insanın sermayesi güvendir. Güvenilir insanı bulursanız bütün kapılar açılır. Güvenilir insan olmaktır. Güvenilir insan olmak o durumu kazanmak ve onu sürdürmek. Güvenilir insanın sözü yapmak istediği işlerin önü daima açık olur. Güvenilir insan olmazsanız, birçok engellerle karşılaşırsınız ve yapmak istediğinizi yapamazsınız. Sonra aklın ve bilimin rehberliğinden ayrılmamak gerekir. Akrabam bunu istedi arkadaşım bunu istedi ailem bunu istedi partim bunu istedi diye proje yapılmaz. Para harcanmaz. Bu para senin paran değil. Kendi paran ile arkadaşın kırılmasın diye bir şeyler yapabilirsin. O seninle arkadaşın arasındadır. Ama 4,5 milyonluk kentin parasını harcıyorsanız böyle bir lüksünüz yoktur. Aklın ve bilimin rehberliğinde evrensel ahlak kurallarına uyarak güvenilir bir insan olarak kendini geliştirerek omuz omuza insanlarla birlikte çalışmak parti ayrımı yapmadan yoluna devam etmektir. Son olarak siz değerli medya mensubu arkadaşlarımıza da görevlerinizde başarılar dilerim.
Röportaj: Doç. Dr. Mustafa AYDEMİR