Motor sporlarının Türkiye’deki sesi, Formula 1'in unutulmaz anlatıcısı Serhan ACAR ile özel bir röportaj
Motor sporlarının Türkiye’deki sesi, Formula 1'in unutulmaz anlatıcısı Serhan ACAR ile TürkGlobalMedia için özel bir röportaj gerçekleştirdik. 2005 yılında CNN Türk ile başlayan ve 2023 sezonunun sonuna kadar devam eden Formula 1 anlatım kariyeri boyunca, bizleri ekran başına kilitleyen marka bir isim haline geldi.
Detaylı analizleri ve unutulmaz anlatımlarıyla bu sporu sevdiren önemli bir isim olan ACAR, bugün TürkGlobalMedia olarak konuğumuz. Kendisiyle Formula 1 ve motor sporlarının geleceğini, Türkiye’deki durumu ve kendisinin motor sporlarındaki yolculuğu üzerine konuşacağız.
Serhan Acar: Bu konuda gerçekten hiçbir fikrim yok ama çok küçük yaşlardan itibaren çok büyük bir otomobil sevdam ve tutkum vardı. Bütün markaları ve modelleri bilirdim. Üstelik ailemin otomobili yoktu o dönemde. Benden büyük öykünebileceğim abim falan da yoktu ama çok büyük bir otomobil sevdasıyla büyüdüğümü söyleyebilirim. Kara Şimşek yaşı bana yakın olanlar bilir. Hayatın anlamıydı benim için. 80’li yılların sonuna doğru TRT’de başlayan Start adlı yarış programı ile otomobil yarışlarını da keşfettim. Sonra bu programı kayda alıp ezberlemeye başladım adeta. Devamında da otomobil yarışları içerisinde merakım, Formula 1’e doğru kaydı. Bir şekilde çocukluk yıllarımdan bu yana aslında içimde otomobil sevdasının ve tutkusunun belki de heyecanla birleşimini yakalamış oldum.
Serhan Acar: Tabii ki çok büyük bir gurur ve keyifti. Çocukluk ve gençlik yıllarında bir gün bir yarışı canlı seyretmek benim hayalimdi ama Türkiye’de bir yarış yapıldı. Ben bu yarışın hem kontrolünde göbeğinde yer aldım hem de 2020 ve 2021 Pandemi döneminde anlatmış oldum. İdeal şartlarda anlatamadık pandemiden dolayı, şartlardan dolayı bir konteynerin içindeydim ama Türkiye Grand Prix’inde bütün ülkenin belki de takip ettiği bir yarışta mikrofon başında olmak unutulmayacak bir gurur oldu benim için. 2020 ve 2021 ikisi de çok güzel yarışlardı bu arada benim anlattığım. Dolayısıyla geri dönüp baktığımda kendimi hakikaten şanslı hissediyorum.
Serhan Acar: Otomobil sporları benim tutkum ve hobim. Dolayısıyla çok şanslıyım ki 25 senedir ben aslında hobimle ilgilenmek için işe gidiyorum ama işin çok ciddi bir boyutu var. Otomobil Sporları Federasyonu TOSFED’te toplam 18 senem geçti. 2000 ve 2013 ile şu anda mevcut dönemde 2020 ve 2025 arasında. Son beş senedir TOSFED’te genel sekreterlik görevini yürütüyorum. Ticari şirketlerde genel müdürlükle aynı görev. FIA’da da daha önceki yıllarda çeşitli sportif komisyonlarda ülkemizi temsil ettim ve yine federasyonu yurtdışında genel sekreter olarak en iyi şekilde temsil etmeye çalışıyorum. Sonuçta burada bir kamu hizmeti yapmaya çalışıyoruz. Spor vasıtasıyla halkımıza hizmet etmeye çalışıyoruz. O açıdan da hem ben hem de ekip arkadaşlarım elimizden geldiği kadar iyi şekilde görevlerimizi yapmaya çalışıyoruz.
Serhan Acar: İstanbul Park’ta geçtiğimiz yazdan bu yana yeni bir süreç var. Tabi özellikle son 10 yılda uzun bir süre kaybedilmiş vaziyette. Bu bağlamda pistte yeni bir düzenin kurulması pistteki “onarımların, bakımların ve tadilatların” yapılması zaman alıyor. Ama FIA nezdinde başkan seviyesinde çok kuvvetli ilişkilerimiz var. Gerek federasyon başkanımız Eren Üçlertoprağı gerekse onursal başkanımız Serkan Yazıcı her ikisi de FIA’nın yönetim kurulundalar. Dolayısıyla başkana birebir ulaştığımız gibi 10’dan fazla komisyonda da Türk delegeler var. Ben de bunlardan bir tanesiyim. Onun için FIA açısından gerçekten önemli ülkelerden önemli federasyonlardan birisiyiz. Bu da bize gurur veriyor. Çünkü TOSFED Dünyada da sözü geçen, karar mekanizmasında yer alan, görüşleri sorulan oylamalara katılan bir federasyon haline geldi. Bu da tabi ülkemiz adına bizi gururlandırıyor bir yandan. Bir yandan da sorumluluğumuzu daha da fazla artırıyor.
Serhan Acar: 2026 Formula 1 takvimi için devam ediyor aslında. Hem gençlik ve spor bakanlığımız hem de kültür ve turizm bakanlığımızla eşgüdüm içerisinde gerek Formula 1 yönetimi gerekse FIA üst yönetimi çerçevesinde müzakereleri, lobi çalışmalarını ve görüşmeleri devam ettiriyoruz. Umuyoruz ülkemize uzun dönemde bir kontratla Formula 1’i yeniden kazandırabileceğiz.
Serhan Acar: 2026 gerçekten büyük bir bilinmez olarak karşımızda. Çünkü hem otomobiller değişiyor boyutlar ve şekiller itibariyle çalışma prensipleri itibariyle hem de güç üniteleri değişiyor. Bambaşka beyaz bir sayfa çıkacak karşımıza. 2009’da Brawn GP’nin, 2014’te Mercedes’in sıçraması gibi orta sıralarda yer alan takımın bir anda zirveye çıkmasını belki de görebiliriz. Onun için net bir şey söylemek zor ama tabi Aston Martin’in tesis anlamındaki bütün eksikliklerini giderdikten sonra bir de Adrian Newey’i kadroya katması, çok kıymetli oldu. Bu yılı muhtemelen gelecek seneye çalışarak geçireceklerdir. Ama otomobillerden ziyade en azından ilk bir iki sene için hangi güç ünitesinin daha verimli kuvvetli daha iyi olduğu belirleyici olacak bana kalırsa. Burada da tabi ki üreticiler çalışıyor ve bir kez daha eski adıyla motor yeni adıyla güç ünitesinin çok dominant olduğu bir yılı görebiliriz.
Serhan Acar: İzmir’deki pistin yaklaşık 2 senedir kullanılamıyor olması tabi ki sporumuz adına büyük bir kayıp. Bunun dışında orada yapılan eğitimlerin yapılamamasıyla yollardaki trafik kazalarını önleme açısından da önemli bir değerden mahrum kalıyoruz. Pistin yapılış amacına uygun şekilde kullanılabilmesi için belediyemizle görüşmelerimiz devam ediyor.
Serhan Acar: Espor alanında gerçekten önemli sporcularımız var. Cem Bölükbaşı gerçek yarış dünyasına adım attı oradan. Şu anda Ulaş Özyıldırım Esporda Formula 1 takımlarının transfer etmeye çalıştığı bir kardeşimiz. Bu açıdan ben dijital motor sporlarını otomobil sporlarının en yeni branşı olarak görüyorum. Ve aslında böyle lanse ediyoruz. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde bu gelişme sürecektir. Tabi pandemi döneminde çok büyük bir sıçrama oldu. Sonra bir miktar ivme düştü ama dijital yarışlar çok daha ciddiye alınır çok daha takip edilir daha fazla bütçe harcanır hale geldi.
Çünkü dijital yarışlar hem bir antrenman platformu oluyor hem de sporcu gelişimi açısından da çok büyük bir rol oynuyor. Oynamanın ötesine de geçti. Nitekim Uluslararası Otomobil Federasyonu FIA’da da son 4-5 senede bir komisyon kuruldu. Ben de o komisyonda üyelik yaptım. Dijital motor sporlarına dair yeni kurallar çıkarıldı. Onun için dijital motor sporlarının dünyadaki gelişimi tam gaz devam edecektir.
Serhan Acar: Saydığınız isimler, hepimizin gururu olan isimler tabi ki. Ülkemize her hafta bir yerlerden kupa kazandıran isimler. Bu kardeşlerimizin ardından gelen daha da genç jenerasyondan çok kıymetli sporcularımız var. Bu sene Kerem Kazaz, Dünya Ralli ligi gençler şampiyonasında yarışıyor Ali Türkkan ile beraber. Sporumuzun tarihinde ilk defa iki sporcumuz bu arenada mücadele ediyor. Zekai Özen var yine Avrupa’da binek otomobil yarışlarında çok başarılı işler yapıyor. Biraz daha alta gittiğimizde kartingten itibaren gelen Batı Yıldırım, Alp Aksoy, İskender Zülfikari gibi çok çok hızlı kardeşlerimiz var.
Formula 4’te de şansını denemek üzere olan Sena Savaşer var. O açıdan geleceğe dair çok yetişmiş çok hızlı çok yetenekli kardeşlerimiz mevcut. Bu da bize hem gurur veriyor hem de çok daha güvenle bakmamızı sağlıyor ki aklıma gelmeyen başka yarışçılarımız da daha da küçük yaşlardan itibaren şu anda Avrupa’da yarışmaya devam ediyor. Umuyoruz bu yeni jenerasyonla beraber ülkemize çok daha fazla kupalar madalyalar şampiyonluklar gelecek.
Serhan Acar: TOSFED tarihinde hiç olmadığı kadar kuvvetli sponsorluk anlamında. Son yıllarda bu konuda önemli adımlar attık. 19 tane sponsorumuz oldu. Öz kaynaklarımızı ciddi şekilde artırdık. Bu tabi spor bakanlığı bünyesinde de önemli çalışmalar yapılan bir husus. 63 tane spor federasyonu var ülkemizde. TOSFED’te bunlardan bir tanesi. Devletimiz de bazı prosedür ve teşviklerle sponsorluğun avantajlarını artırmaya çalışıyor. Bu açıdan en azından TOSFED olarak bizim gelişim yakaladığımızı söyleyebilirim.
Serhan Acar: O çok zor bir hafta sonu oldu. Çünkü biz Dünya Ralli Şampiyonasını yaptıktan sadece 8 hafta sonra 9 yıldır hiç yapmadığımız Formula 1’e soyunduk. Pandemi şartlarında herşey sınırlıydı. Çok ciddi emek sarf ettik ekip olarak. Yaklaşık 800 kişili bir ekipten bahsediyorum ve ben bu ekibin gururlu bir parçası olarak konuşuyorum. Tabi cuma gününe kadar aslında ben yarış kontrolde de görev yaptım. Bütün ekibin bir araya gelmesi, eğitimleri ve birlikte çalışma antrenmanları… Bunların hepsini yönettik. Antrenman seanslarında da yarış kontroldeydim. Sonra mikrofon başına geçtim. Tabi Türkiye Grand Prix’sini ben daha önce anlatmamıştım 7 yıllık dönemde… 2005 ile 2011 arasında. Bu kez yarış kontroldeki görevi de arkadaşlarıma devrederek (ki çok iyi yaptılar) anlatıma geçtim. Tabi müthiş bir gurur… Bir yandan sorumluluk ve yük… Çünkü o yılın en çok seyredilen yarışını kendi yarışımızı nakletmek hakikaten çok stresli bir işti. Yarış ta çok güzel oldu.
Benim performansım açısından da makul bir iş ortaya koyduğumu düşünüyorum. Tabi son bölüm çok konuşuldu. Aslında orada bütün o gerilim, heyecan ve yorgunluk gibi faktörlerin ardından sesimin kontrolünü kaybettim. Onun için çok hoşuma giden bir bölüm değil açıkçası ama Dünyaya yayınlanması beni gururlandırdı. Bir de o video yanlış yerden kesildiği için her seferinde 1993’te bir hata yapmışım gibi gözüküyor hata yapmadığım halde (Gülüşmeler…) onu da her karşıma çıktığında birileri soruyor sosyal medyadan. Tabi ki gurur verici bir bölümdü benim için ama anlatım performansı açısından bakarsam memnun olduğum bir bölüm değil. Daha iyi yapmalıydım. Sesimin kontrolünü daha iyi sağlamalıydım ama bütün faktörlerin ardından bir şekilde kontrolden çıktığım bölüm oldu.
Serhan Acar: Gurur duyduğum pek çok an yaşadım ne mutlu ki. Çünkü hayallerimin gerçek olduğu bir iş hayatım oldu. Farklı yerlerde ülkemiz adına çok kıymetli işler yapan ekiplerin içinde yer aldım. Bir iki tanesini anlatacak olursam; 2005 Türkiye Grand Prix’si… İlk yarış Formula 1 adına. Gerçekten bir çocuğun hayallerinin gerçek olduğu bir gündü benim için. 21 Ağustos 2005 hatta 15:03:32’de yarışa start verdik. Hayat boyu unutmayacağım bir gündü. Çünkü benim gençlik yıllarımda üniversitede bir gün bir yarışı canlı seyretmek, tribünde oturmak, Avrupa’da bir yarışta hayalimken benim evime 30km mesafeye bir pist yapıldı. Formula 1 Türkiye’ye geldi. Ben o yarışın tam göbeğinde ekip arkadaşlarımla beraber yönetiminde yer aldım. Onun için o gurur çok büyük gerçekten ömür boyu unutulmayacak bir gündü. Onun dışında 2003’teki ilk ralli şampiyonasının Türkiye’ye gelmesi yine keyifle hatırladığım olaylardan bir tanesi. 2005 Ağustos Avustralya Grand Prix’si…
Yine ilk defa bir başka çocukluk hayalim televizyonda Formula 1 anlatmak bana nasip oldu. Ve son dönemde de 2024’te FIA Motor Spor Oyunları Bizim sporumuzun olimpiyatlarında ülke olarak 82 ülke arasında 5. olduk. Orada da milli takımda kafile sorumlusu olarak görev yapmak büyük gururdu. Kırmızı ve Beyaz kıyafetlerinizle ülkemizi temsil etmek ki bir madalyayla ikinciliği kaçırdık. Ama yine de Dünya 5. si olmak tabi ki hepimizi çok gururlandırdı. Bu da hayatta unutulmayacak işlerden bir tanesi oldu benim için muhtemelen.
Serhan Acar: Kamera ve mikrofonlar aslında hayatımda nispeten az bir yer tutuyor. Az önce de bahsettiğim gibi hafta içi çok yoğun ve sorumluluğu ağır bir işim var… Federasyon Genel Sekreterliği… Bunun dışında tabi ki ailemde çok sevdiğim eşime, çok iyi bir eş çocuklarıma çok iyi bir baba olmaya çalışıyorum. Çok mutlu ve bana huzur veren bir aile yaşantım var. Tabi çocuklarımın koşturmacası hiç bitmiyor. Onun için aslında bir bakıma ben her gün işe gittiğimde hobimi her gün yaşıyorum. Bunun ötesinde eğlenmek için ilave işler yapmama çok gerek olmuyor. Çocuklarla hayat çok eğlenceli. Dolayısıyla ne kadar zamanım kalıyorsa aileme ayırmaya çalışıyorum. Hobilerimin arasında çok nadiren bakabilsem de halen bir model otomobil koleksiyonum var. 100 civarında modelim var. Bunun dışında özellikle tarihe dair kitap okumayı çok seviyorum.
Müzik dinlemeyi çok seviyorum özellikle arabada gidip gelirken. Bütün bunlar aslında bir garnitür gibi yanda kalan konular olabiliyor. Gerçekten hayatta şu an bu dönemde son yıllarda en büyük eğlencem, ailem ve çocuklarımla vakit geçirmek onlarla oynamak… Onlarla hayatı paylaşmak onlardan ilham almak… Bu açıdan iş hayatım dışında evdeki hayatım eğlenceli geçiyor. Meryem, Melis ve Selim’e de buradan selamlarımı ve sevgilerimi göndermiş olayım. Çok teşekkürler röportaj için.
Bu keyifli ve bilgilendirici röportaj için değerli vaktini ayıran Sayın Serhan ACAR ve Röportaj sürecinde kıymetli katkıları için değerli eşi Sayın Meryem TAŞGIN ACAR’a TürkGlobalMedia olarak teşekkür ederiz.
Röportaj: Doç. Dr. Mustafa AYDEMİR